Blue Valentine Film İncelemesi

 

Bu filmin en sevdiğim romantik film olduğunu söylediğimde şaşırmış gözlerle karşılaşıyorum. Romantizm küçüklüğümüzden bu yana izlediğimiz filmlerde bize hep mutlu sonla veya fedakarlıkla biten destansı hikayelerle anlatıldı. Peki kaçımız bunu yaşamayı geçtim, buna şahit oldu? Sinemada gerçekçilikle başarının doğru orantılı olduğunu düşünenlerden değilimdir aslında-ki başarı görecelidir- fakat konu aşk olduğunda cesurca iç yüzünü gösterebilmek başarıdır bana göre.


Filmin yola çıktığı düşünce ve şüphesiz en meşhur repliği "how can you trust your feelings when they can just disappear like that" yani basitçe; hislerimiz her an kaybolabilecekken onlara nasıl güveniriz?
Film iki kulvardan ilerliyor, bir yanda flashbacklerde çiftimizin tanışıp, aşık olup, evlenmesine kadar olan süreç bir yanda evliliklerinin bitip yıkılmasına doğru giden olaylar. Heyecanları ve umutları yüzlerinden okunan güzel insanların hayatlarını birleştirmesiyle aynı anda birbirini bitirip tüketmiş karı kocanın ayrılmasını izliyoruz ve film böyle bir düğümde bitiyor. O düğümü gördükten sonra sarsılıyorsunuz ve şanslıysanız birkaç gün, benim gibi takıntılıysanız bir ömür bunu düşünüyorsunuz. Daha doğrusu ilişkilere bakış açınıza sabitliyorsunuz.


Baş karakterlerimiz Dean ve Cindy. İkisi de kendi çaplarında hataları ve sorunları olan karakterler. Buraya kadar çok normal. İlişkileri sevimli şekilde başlayıp devam ediyor. Cindy beklenmedik bir hamilelik yaşıyor eski erkek arkadaşı sağ olsun. Kürtaj olmaya karar veriyor ama tam operasyon sırasında vazgeçiyor, büyük ihtimalle hayatının en kötü anlarını yaşıyor o an. Neyse ki Dean yanında fakat söylediği şey "hadi yapalım bunu, bir aile olalım". Sonra olaylar şöyle gelişiyor: Cindy asla hayalindeki gibi tıp fakültesini bitirip doktor olamıyor onun yerine hemşire olarak çalışıyor, aşık olup evlendiği adamın aslında birlikte olmak istemediği biri olduğunu fark ediyor ve aşkı bitiyor. Hayat onun için dayanılmaz bir hal alıyor. Kafası o kadar dolu ki köpeklerinin kulübesini kilitlemeyi unutup onun dışarı gitmesine, ölmesine sebep oluyor. Michelle Williams ona daha sonraları Oscar adaylığı getirecek rolünü o kadar iyi oynuyor ki içiniz gidiyor onu izlerken.



Dean in görüşüne göre erkekler kadınlardan daha romantik. Çünkü bir kere aşık olduklarında hayatlarını sevdikleri kadına adıyorlar ve başkasını istemiyorlar. Kadınlarsa sürekli beyaz atlı prenslerini beklediklerinden bahsederken aslında hep ellerindeki seçenekleri değerlendiriyorlar ve eş olarak en iyisini seçiyorlar. Seneler sonra Cindy onlara çok çektiren eski erkek arkadaşını görüp Dean e bahsettiğinde "onu görmeliydin tam bir ezik olmuş şişmanlamış, rahatlardın" tarzı bir şey diyor ve Dean sinirleniyor çünkü ikisini kıyaslamaya gerek bile yok. Bir seçim söz konusuymuş gibi algılıyor ve bu beni niye ilgilendirsin ki diyor. Dean in düşündükleri asla genel yargı olamayacak olsa da kendisi uyuyor. Gerçekten Cindy e çok aşık, ona ve çocuğuna hayatını adadı. Ev boyayarak para kazanıyor ve çalışma saatleri istediği zaman alkol/sigara tüketebilecek şekilde geniş. Başka bir şeyle ilgilenmiyor ve karısıyla ucuz otellerde bir gece geçirmek istediğinde her şeyin harika olmasını bekliyor.. Ama son sözlerinde "iyi ve kötü günde demiştin, işte bu benim en kötü günüm ama düzelmem için ne gerekiyor dersen yapacağım" demesine rağmen evliliğini kurtaramıyor.




Kimilerine göre delicesine sevmek ve sadakat bir ilişkiyi yürütmek için yeterli ama aslında öyle değil. Film aşkın aslında nasıl aceleye getirilmemesi gereken bir şey olduğunu güzel gösteriyor. Gençliğin, güzelliğin getirdiği heyecanların, hazların nasıl da solabileceğini tokat gibi vuruyor yüzümüze.



Bu filmin en müthiş yanlarından biri ağırlıklı olarak Grizzly Bear parçalarından oluşan soundtrack i. Özellikle çiftimizin şarkısı "You and Me" çok güzel. Filmi izledikten sonra alakasız zamanlarda dinleyip depresyona girebilirsiniz.


Blue Valentine evet çok gerçekçi, çok depresif bir aşk filmi ama unutmayın ki burada anlatılan aşkın başına gelebilecek en kötü senaryolardan biri. Yani kesin herkesin ilişkisi bu sona mahkum olacak diye bir şey yok. Sadece düşünmeye, sorgulamaya itiyor. Yanlışlardan geç de olsa dönmek iyidir. Her güzel şey sonsuza dek sürmez, önemli olan güzel anıların baki kalabilmesi.
















































Yorumlar

Popüler Yayınlar